Mutsuz (da) yasanir.
Yaklasik alti ay evvel hayatimda buyuk bir degisiklik yaptim. Omrumun ucte birini gecirdigim kocamla yollarimi ayirdim. Ne karar sureci, ne de uygulamasi kolay oldu elbette. Karari veren ben olsam da iyi bir gunumde kolum kesilmis, otobanda yaya kalmis gibi, kotu bir gunumde de uzerimden kamyon gecmis gibi hissediyorum kendimi.
Yeni, cok da sevimli apartman dairemde uyandigim her sabah yabanci bir tavana bakiyorum. Gececek, biliyorum ama hayatimda mutsuzlugu bu denli yogun bir sekilde hissettigim hicbir an olmamisti.
Bu yeni ve mutsuz halimi biraz da acayip bir hayvani izler gibi gozlemliyorum. Hani kuaforde sacinin arkasini gostermek icin ayna tuttuklarinda bu acayip koca kafa benim mi, burnum, cenem boyle mi gorunuyor diye sasirirsin ya, iste oyle. Sahsen ne bu kadar cok aglayabilecegimi, ne de bu kadar hizli karar verebilecegimi bilmiyordum. Omrunde bu yasina kadar hic kendi kendine yasamamis biri olarak yalniz yasamanin ne denli huzunlu birsey oldugunu da farketmemistim.
Mutlulugun elimizde, instagramda havali fontlarla yazilmis mini motivasyon mesajlarinda sakli oldugu, daimi bir sekilde pesinde kosmamiz gerekli olan bir ideal olduguna inandigimiz dunyamizda kucuk bir cikinti gibi hissediyorum bugunlerde. Hele ki bu gunesli, guzel ve sonsuz uzun gunlerde.
Acinin garip, kesinlikle lineer bir sekilde gecmeyen bir iyilesme cizgisi gosterecegini herkes soylemisti. Ama bunun gibi on dakika evvel kararli bir sekilde ayakkabilarimi baglayip kosmaya cikmisken, yerde gordugum tasa bakarak uzulecegimi tahmin edemezdim.
Kuvvetliyim, harikayim, hayatim bugunden sonra yukselen bir grafikle sadece daha iyi olacak demek, ozenle sekillendirilmis uzun saclarimi salladigim, koltuk altlarimi gostererek dans ettigim, pullu elbiselerle kokteyller ictigim resimlerimi gostermek cok isterdim ama galiba bu isin birazi da acilar, pismanliklar, filmi geri almalar, uzaklara bakip dalmalar, eski gunleri belki de aslinda oldugundan daha pembe sekilde yad etmelerle dolu.
Zaten hayatimda hic pullu bir kiyafet giydigimi hatirlamiyorum.
Mutsuzlugumu kovalamasam, kanirtmasam da o beni bir sekilde buluyor. Bazen bir hikayede gizli, Firuzan in Edirne’nin Koprulerini okurken mesela. Bir muhacir ailenin bayram sevincini, memleket hasretlerini anlatan bu hikayede ne buldum da ne oyle agladim, inanin bilemiyorum. Ne bayram kutlarim, ne de muhacirim.
Mutsuzluk dinledigim neredeyse her sarkida, gordugum her sari kedide, bazen bir gomlegin oylece kivrilmis kolunda. Gectigim sokaklarda, kokularda. Markette gordugum gulerek alisveris yapan ciftlerde.
Bu durumla itismemeye, mutsuzlugumu kucaklamaya karar verdim. Bundan kastim onumuzdeki 15 yil boyunca her gece aglayarak uyuyacagim, uyanir uyanmaz icmeye baslayacagim degil elbette. Dramadan nefret ederim, ayrica hicbir konuya o kadar uzun sure konsantre olamam. Ama kendimi kotu hissederken mutluymusum gibi davranmayi reddediyorum. Evet, dertliyim cunku hayatimdaki en buyuk degisimi yasiyorum. Evet mutsuzum cunku hayatimdaki en yakin kisiyle ayri dustum. Ustelik bir daha asla kimseyle o sekilde, o denli yakin olamayacagim da. Cok sevdiklerimin kalbini kirdim.
Mutsuz hayatimda da spor yapiyor, arkadaslarimi goruyor, belki eskisine gore daha cok icsem de her sabah kalkip ise gitmeyi beceriyor, sakalar yapiyorum. Mutsuz versiyonum eski halimden dis gorunus olarak cok da farkli degil. Makyajim yerinde, saclarim piril, ustum basim utulu, gozumun altindaki egzamayi saymazsak facam hala saglam.
Ama iste, eski hafifligimi kaybettim. Icimdeki kederin beni agirlastirdigini, hayatimi daha karanlik tonlara burudugunu farkediyorum. Her ne kadar toplum bize mutsuzlugun asla kabul edilmemesi, her ne pahasina olursa olsun kacilmasi, tedavi edilmesi gereken bir deneyim oldugunu soylese de hayatindaki degisiklikleri sonsuz bir neseyle degil supheci bir merakla karsilamak benim karakterime daha yakin. Bu konuda hislerimi acikca soylemek de. Onun icin mutsuzlugumu ifade etmekten utanmiyorum.
Yazinin basinda da dedim ya, bu halim sonsuza kadar elbette surmeyecek, biliyorum. Kirildigim yerlerden tamir olup baska biri olacagim. Gun gelecek, o eski halime donup baktigimda baska birinden bahsediyormusum gibi hissedecegim. Ama henuz degil. Daha vakit var.
Yeni, cok da sevimli apartman dairemde uyandigim her sabah yabanci bir tavana bakiyorum. Gececek, biliyorum ama hayatimda mutsuzlugu bu denli yogun bir sekilde hissettigim hicbir an olmamisti.
Bu yeni ve mutsuz halimi biraz da acayip bir hayvani izler gibi gozlemliyorum. Hani kuaforde sacinin arkasini gostermek icin ayna tuttuklarinda bu acayip koca kafa benim mi, burnum, cenem boyle mi gorunuyor diye sasirirsin ya, iste oyle. Sahsen ne bu kadar cok aglayabilecegimi, ne de bu kadar hizli karar verebilecegimi bilmiyordum. Omrunde bu yasina kadar hic kendi kendine yasamamis biri olarak yalniz yasamanin ne denli huzunlu birsey oldugunu da farketmemistim.
Mutlulugun elimizde, instagramda havali fontlarla yazilmis mini motivasyon mesajlarinda sakli oldugu, daimi bir sekilde pesinde kosmamiz gerekli olan bir ideal olduguna inandigimiz dunyamizda kucuk bir cikinti gibi hissediyorum bugunlerde. Hele ki bu gunesli, guzel ve sonsuz uzun gunlerde.
Acinin garip, kesinlikle lineer bir sekilde gecmeyen bir iyilesme cizgisi gosterecegini herkes soylemisti. Ama bunun gibi on dakika evvel kararli bir sekilde ayakkabilarimi baglayip kosmaya cikmisken, yerde gordugum tasa bakarak uzulecegimi tahmin edemezdim.
Kuvvetliyim, harikayim, hayatim bugunden sonra yukselen bir grafikle sadece daha iyi olacak demek, ozenle sekillendirilmis uzun saclarimi salladigim, koltuk altlarimi gostererek dans ettigim, pullu elbiselerle kokteyller ictigim resimlerimi gostermek cok isterdim ama galiba bu isin birazi da acilar, pismanliklar, filmi geri almalar, uzaklara bakip dalmalar, eski gunleri belki de aslinda oldugundan daha pembe sekilde yad etmelerle dolu.
Zaten hayatimda hic pullu bir kiyafet giydigimi hatirlamiyorum.
Mutsuzlugumu kovalamasam, kanirtmasam da o beni bir sekilde buluyor. Bazen bir hikayede gizli, Firuzan in Edirne’nin Koprulerini okurken mesela. Bir muhacir ailenin bayram sevincini, memleket hasretlerini anlatan bu hikayede ne buldum da ne oyle agladim, inanin bilemiyorum. Ne bayram kutlarim, ne de muhacirim.
Mutsuzluk dinledigim neredeyse her sarkida, gordugum her sari kedide, bazen bir gomlegin oylece kivrilmis kolunda. Gectigim sokaklarda, kokularda. Markette gordugum gulerek alisveris yapan ciftlerde.
Bu durumla itismemeye, mutsuzlugumu kucaklamaya karar verdim. Bundan kastim onumuzdeki 15 yil boyunca her gece aglayarak uyuyacagim, uyanir uyanmaz icmeye baslayacagim degil elbette. Dramadan nefret ederim, ayrica hicbir konuya o kadar uzun sure konsantre olamam. Ama kendimi kotu hissederken mutluymusum gibi davranmayi reddediyorum. Evet, dertliyim cunku hayatimdaki en buyuk degisimi yasiyorum. Evet mutsuzum cunku hayatimdaki en yakin kisiyle ayri dustum. Ustelik bir daha asla kimseyle o sekilde, o denli yakin olamayacagim da. Cok sevdiklerimin kalbini kirdim.
Mutsuz hayatimda da spor yapiyor, arkadaslarimi goruyor, belki eskisine gore daha cok icsem de her sabah kalkip ise gitmeyi beceriyor, sakalar yapiyorum. Mutsuz versiyonum eski halimden dis gorunus olarak cok da farkli degil. Makyajim yerinde, saclarim piril, ustum basim utulu, gozumun altindaki egzamayi saymazsak facam hala saglam.
Ama iste, eski hafifligimi kaybettim. Icimdeki kederin beni agirlastirdigini, hayatimi daha karanlik tonlara burudugunu farkediyorum. Her ne kadar toplum bize mutsuzlugun asla kabul edilmemesi, her ne pahasina olursa olsun kacilmasi, tedavi edilmesi gereken bir deneyim oldugunu soylese de hayatindaki degisiklikleri sonsuz bir neseyle degil supheci bir merakla karsilamak benim karakterime daha yakin. Bu konuda hislerimi acikca soylemek de. Onun icin mutsuzlugumu ifade etmekten utanmiyorum.
Yazinin basinda da dedim ya, bu halim sonsuza kadar elbette surmeyecek, biliyorum. Kirildigim yerlerden tamir olup baska biri olacagim. Gun gelecek, o eski halime donup baktigimda baska birinden bahsediyormusum gibi hissedecegim. Ama henuz degil. Daha vakit var.
Yorumlar