varligim varligina armagan olmus bir kere...
Ben cok kucukken, her ilkokul cocugu gibi Andimizi ezberlemem gerekiyordu. Herkesin annesi babasi oturmus cocuklarinin basina, bi gunde ogretmis. Bir ben kalmisim sap gibi, cocuklarina odevlerinde assla yardim etmeyen prensipli annem yuzunden. Sonradan bu prensibin sebebinin annemin olmayan matematik bilgisini cocugunun gozleri onune serip karizmayi cizdirmeme cabasi oldugunu farkedecektim ama bu olay daha evvel bir zamanlar, daha okulun ilk gunlerinde oldu. Hemen o aksam gittim annemin yanina, bana da ezberlet dedim. O vakit annemin icine darbe saksakcikligi kacmamisti, meydanlara Atamizi anmak icin degil 'Flort fahiseliktir' diyen sahane bakanimizi kinamak icin, mor igneler esliginde gidiyordu. Yani her eski solcu gibi yeni feministti. Nomal bir anne gibi hadi bakalim Turkum, Dogruyum, Caliskanim, tekrarla diyecegine ay, boyle fasist biseyi hala cocuklara ogrettiklerine inanamiyorum, git bakalim yarin ogretmenine, ogretmenim ben kucuk bir cocugum, niye varligimi Turk varligina armagan etmem gerekiyormus ki diye sor dedi.
Kucuktum ama salak degildim. Elbette ki gidip bu sivri zeka laflari ogretmenime tekrarlamadim. Andimizi da kendi kendime ezberledim.
Tam o zamanlar ablam yeni biseyler dinliyordu, gurultulu ama Turkce biseyler. Komik sesli bir adam PTTnin onunde Taksim'de diyordu. Aynen sarkidaki gibi ablam da cumartesi aksamustleri bazen beni pesine takip uzun sacli arkadaslariyla bulusuyordu. Adam baska komik seyler diyordu ayititi diyordu, ben salonda barbilerimle oynarken, sahaplorenz diyordu, uctu uctu diyordu. Acil Demokrasi diye bir sey vardi ki, icindeki ateistler yesillerin ne oldugunu biliyordum ama (evet, 7 yas icin epey bilgili bir cocuktum) 141- 142 nin ne oldugunu sanirim babama sorarak ogrenmistim. Butun sarkilari bastan sona, sondan basa, done done bin kere kadar dinledikten sonra ablam galiba sikildi onlardan, bitti o donem. Binlerce yil hic Bulutsuzluk Ozlemi dinlemedim. Ergenligimde Turkce rock dinlemek kadar uncool bisi yapamazdim zira, yakismazdi. Turkce rock ancak universiteye Istanbul'a gelmis tasrali, siyah sacli, siyah tisortlu, heyecanli sesli, 'etkinlik takip eden' (biz Istanbullular useniriz, olmadi yine gelirler ne var ki deriz. Tasradan gelip kultur sanat sekil ortamlarina ac olmanin ne demek oldugunu cok sonra, Enschede'de ogrendim ben) insanlarin dinledigi biseydi.
Evvelki sene Koray'la aklimiza geldi, Nejat Gevisoglullarinin'in korkunc sesine, zorlama sozlere, acik acik araklanmis sarkilara ragmen arada Umutsuzluk Gozlemi dinlersek olmeyecegimizi farkettik. Hemen o aksam epey bir ozlem duygusuyla dinledik, pek hosumuza gitti. Ben cocuklugumu hatirladim, o universite zamanini. O bana 'kalktim bi de ben cirtlattim'in nasil sansurlendigini anlatti, ben ona Beynim Zonkluyor calarken ablama yapitigim salak danslari anlattim.
Simdi evde bazen dinliyorum yine. Necat Gevisoglu'nu Caglayan'da mitingde sarki soylerken hiic gormememis gibi yapiyorum. Bazen y.o.k yani yok, bazen acil demokrasi, uzerine az bisi lagara lugara, illa ki Guney'e giderken, illa ki Yalniz Kalma. Sozleri cook eskiden beri ezberimde zaten.
Hadi simdi yine gelsin: Celiskiler keskinlessin diye, boyle mi gececek omrum?
Kucuktum ama salak degildim. Elbette ki gidip bu sivri zeka laflari ogretmenime tekrarlamadim. Andimizi da kendi kendime ezberledim.
Tam o zamanlar ablam yeni biseyler dinliyordu, gurultulu ama Turkce biseyler. Komik sesli bir adam PTTnin onunde Taksim'de diyordu. Aynen sarkidaki gibi ablam da cumartesi aksamustleri bazen beni pesine takip uzun sacli arkadaslariyla bulusuyordu. Adam baska komik seyler diyordu ayititi diyordu, ben salonda barbilerimle oynarken, sahaplorenz diyordu, uctu uctu diyordu. Acil Demokrasi diye bir sey vardi ki, icindeki ateistler yesillerin ne oldugunu biliyordum ama (evet, 7 yas icin epey bilgili bir cocuktum) 141- 142 nin ne oldugunu sanirim babama sorarak ogrenmistim. Butun sarkilari bastan sona, sondan basa, done done bin kere kadar dinledikten sonra ablam galiba sikildi onlardan, bitti o donem. Binlerce yil hic Bulutsuzluk Ozlemi dinlemedim. Ergenligimde Turkce rock dinlemek kadar uncool bisi yapamazdim zira, yakismazdi. Turkce rock ancak universiteye Istanbul'a gelmis tasrali, siyah sacli, siyah tisortlu, heyecanli sesli, 'etkinlik takip eden' (biz Istanbullular useniriz, olmadi yine gelirler ne var ki deriz. Tasradan gelip kultur sanat sekil ortamlarina ac olmanin ne demek oldugunu cok sonra, Enschede'de ogrendim ben) insanlarin dinledigi biseydi.
Evvelki sene Koray'la aklimiza geldi, Nejat Gevisoglullarinin'in korkunc sesine, zorlama sozlere, acik acik araklanmis sarkilara ragmen arada Umutsuzluk Gozlemi dinlersek olmeyecegimizi farkettik. Hemen o aksam epey bir ozlem duygusuyla dinledik, pek hosumuza gitti. Ben cocuklugumu hatirladim, o universite zamanini. O bana 'kalktim bi de ben cirtlattim'in nasil sansurlendigini anlatti, ben ona Beynim Zonkluyor calarken ablama yapitigim salak danslari anlattim.
Simdi evde bazen dinliyorum yine. Necat Gevisoglu'nu Caglayan'da mitingde sarki soylerken hiic gormememis gibi yapiyorum. Bazen y.o.k yani yok, bazen acil demokrasi, uzerine az bisi lagara lugara, illa ki Guney'e giderken, illa ki Yalniz Kalma. Sozleri cook eskiden beri ezberimde zaten.
Hadi simdi yine gelsin: Celiskiler keskinlessin diye, boyle mi gececek omrum?